2 Ocak 2013 Çarşamba

Otomobil Kondisyonu









Otomobillerin hayatları, dizaynırların düşüncelerini kağıda aktarmasıyla birlikte başlar. Sonrasında ise yine markaların pazarlama ve satış stratejileriyle birlikte nihai tüketiciye ulaşır ve o otomobilin hayatı başlamış olur. Peki bundan sonrasında otomobillerin hayatları nasıl devam etmelidir?

Tüketicinin, otomobilini ne kadar sevdiğini ve onla nasıl bir zaman geçirdiğiyle doğru orantılıdır bu durum. Mala hizmet edecen ki o da sana hizmet etsin. Bu lafı otomobiller için çok kullanırım. Çünkü otomobiline ne kadar iyi bakarsan otomobilin seni hiç üzmez ve görevini en iyi şekilde yapar. Tabii bu durum Türkiye'nin yol şartları ve sürücülerin eğitimsizliği ile maalesef ülkemizde geçerli olamıyor. (Yol şartları ve eğitimsiz sürücüler ayrı bir vaka unsuru)

Geçen günlerde otomobil hastası olan bir arkadaşımla bu konuyu uzun uzun konuştuk. Kendisinin çok temiz bir BMW'su vardı. Otomobiline o kadar çok bakıyor ve sahip çıkıyordu ki satmaya kıyamadı. Ben hayatımda çok nadir temiz 2.el araç gördüm ama onun aracı kadar temizini görmedim. Kendisi zaman zaman aracın altını bile yıkatıyordu artık gerisini siz düşünün. Her neyse, konuşmamızda şöyle bir konu geçti. Yurtdışında 2.el araçların kondisyonlarının ne kadar iyi olduğu-Burada size tavsiyem lütfen herhangi bir avrupa ülkesine gittiğinizde sokaklarda dolaşan araçlara daha dikkatli bakın. 20 senelik araçların bile bugün 0 km bir araç kondisyonunda olduğuna şahit olacaksınız. Telefon konuşmasının devamında ise, ülkemizde araçların çok çabuk kondisyonlarının bozulduğuydu. Evet, bu konu benim kafamı o kadar çok kurcaladı ki kendi gözlemlerim ve ufak bir araştırmadan sonra ülkemiz yollarında gezen 2 yaşında bir aracın herhangi bir avrupa ülkesinde gezen 4 yaşında ki aynı araca göre çok daha çabuk yıprandığı oldu. Yani kısaca ülkemizde araçların yaşlanması avrupa ülkelerine göre 2 kat daha fazla.Şimdi bana diyeceksiniz, bu ülkede insanlar bile aynı hızla yaşlanıyor otomobiller yaşlanmış çok mu? Evet doğru yanlış diyemem ama bu durumu sadece çevre faktörlerine bağlamamak gerekiyor.

Türkler olarak maalesef her konuda olduğu gibi otomobiller konusunda da hiç özenli davranmıyoruz. Size soruyorum yüzde kaçınız aracın bakımlarını aksatmıyor? Yada kaçınız aracın bir arızası olduğu anda aracını tamire götürüyor? Bunun için otomobilinizi çok sevmenize gerek yok. Çok basit bir mantık var, kolunuz kırıldığında "amaan şimdi doktora mı gideceğim alırım ağrı kesici sonra bir bandaj kendi kendine iyileşir" mi diyoruz? Hayır hemen acil doktora gidiyoruz. Peki neden aracımızın konsolunda arıza ışığı yandığında hemen tamire gitmiyoruz? (Yada her hangi bir yerinden ses geldiğinde) İşte bu yüzden ülkemizdeki araçlar çok daha çabuk eskiyor. Çünkü o anda siz arızayı yaptırmaz yolunuza devam ederseniz bu durum kanser gibi aracın her tarafına yayılabilir ve aracınızın direkt kondisyonuna etki edebilir.

Türkiye'nin kötü yol şartları, düzensiz sinyalizasyonlarını, kirli yollarını bu yazımda ele almayacağım çünkü otomobillerin kondisyonunu korumak ilk olarak sürücülerden başlar. İlk önce iğneyi kendimize batıralım ondan sonra diğer şartlar konusunda eleştiri yapalım. Sizden ricam lütfen aracınıza temiz bakın hiç bir sorununu es geçmeyin.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder