21 Eylül 2015 Pazartesi

"Mächtig"

"Heybetli; sıfat Görünüşü korku ve saygı uyandıran." Başka söze gerek var mı? Bence yok. 2 günümü geçirdiğim 2003 model Mercedes SL 55 AMG tam tamına bana yukarıdaki tanımı yaşattı.

Trafikte ağır ağır ilerlediğimde yanımda duran araç sürücülerinin gözlerini alamaması, kaldırımda yürüyen insanların otomobile dönüp dönüp tekrar bakması evet bu Mercedes heybeti ve duruşu olduğunu tekrar anladım. Bugüne kadar kullandığım araçlar arasında bu hisse kapıldığım çok araç maalesef olmadı. Süper spor araçlar kullandım itiraf ediyorum ama bakışların saygı uyandıran tarafını süper spor araçlarda görmedim.

Mercedes'i anlatmaya çok fazla gerek duymuyorum. Subjektif olduğum için değil yanlış anlaşılmasın bütün dünyanın bu marka konusunda subjektif olmasından dolayı anlatmak istemiyorum. Mercedes ve diğerleri diye dünyada bir algı vardır. Bu algının bu otomobili kullananlar çok daha iyi bilir. Sözü fazla uzatmadan aracı anlatmak isterim.

Yukarıda bahsettiğim gibi araç 2003 model Mercedes SL 55 AMG. Hak verirsiniz ki aracı ilk günkü kondisyonunda değerlendirmek amatörce olur. Bu aracın 12 yaşında olması Almanların diğer ülke insanlarından ne kadar ileride olduklarını bir kez daha hatırlattı bana. 12 yaşında olan bir otomobilin, bu kadar tok ve sessiz olması takdire şayan bir durum olsa gerek.

Aracın iç hacmi sürücü ve yolcu için gayet ferah ve konforlu. Koltukları evimin salonunda bulunan koltuklardan çok daha rahat olduğunu söyleyebilirim. Kullanılan deri malzemenin kalitesine diyecek hiç bir söz bulamadım. Ses yalıtımı (2 gün boyunca şiddetli yağmura denk gelmiş olmama rağmen) bugün 0 km araçlardan çok çok daha iyi bir durumda.

Gövdenin iki yanında bulunan V8 Kompressör, bagaj kapağındaki SL 55 AMG amblemi ve dört egzoz çıkışı dış görünümündeki heybeti asla saklayamıyor. Egzoz sesinin tokluğu SL 55'in klas tarzını araç içindekilere çok güzel dinletiyor.

Daha çok şey anlatılır bu araç için ama yazıyı okurken sıkılmamanız için artılar ve eksiler olarak size deneyimimi kısaca özetleyeceğim.

Artılar;

* Konforlu süspansiyonlar
* Rahatsız etmeyen ama klas bir egzoz sesi
* Geniş iç mekan
* Evinizin koltuklarından daha rahat koltuklar
* Kaliteli iç mekan
* Sessiz çalışan motor
* Heybeti dış görünüş

 Eksiler;

* İç mekanda ergonomi eksikliği
* Tepkisi düşük şanzıman
* Görüş açıları kısıtlı yan aynalar
* Düşük gaz tepkisi

Sonuç;

* Şuanda piyasa değeri 60-65 bin euro olan 12 yaşında bir araç için keyifli ve dikkatleri üzerine çeken bir otomobil. Bu fiyatlar arasında sadece haftasonu ve özel günlerde kullanmak için bu araç keyifli olabilir. Ancak harcayacağınız benzin parasını kafanıza takmamanızı tavsiye ederim. (100 km'de 20 lt'den fazla benzin tükettiğini düşünürsek)

*** Katkılarından dolayı SS Motors'a teşekkür ederim.



Heybetli duruşu ile SL 55 AMG her zaman saygı duyulacak bir otomobil

5.4 lt V8 Kompressör'lü motor 470 Hp güç 700 Nm tork üretiyor

Üstü açık olduğunda gözler tamamen SL 55'in üstünde

Sade ama konforlu iç mekan

Bu amblem işin rengini değiştiriyor






 

30 Temmuz 2015 Perşembe

Şehrin en sevimlisi Renault "Twizy"

  








    Elektrikli otomobil pazarı her geçen gün genişliyor. Burada üreticiler elektrikli otomobil kavramını tüketiciye nasıl sevdiririz ve satın almalarını nasıl sağlarız diye ciddi ciddi düşünüyorlar. Çünkü elektrikli otomobil teknolojisi iyi bir alt yapı yatırımı gerektiren maliyetli bir iş. Üst yapıda ise dizayn ve güvenlik detayları üreticiyi daha derin düşünmeye itiyor. 

   Özellikle Avrupa'lı üreticiler elektrikli otomobillerin geleceğinden çok umutlu ve ciddi yatırımlar yaparak yeni ürünler çıkartma peşinde. Girişte bahsettiğim gibi elektrikli araç üreticileri yüksek maliyetli olan bu araçları tüketiciyle buluşturmak için çeşitli pazarlama yöntemleri uygulayarak elektrikli otomobillerin geleceğini daha ileriye taşımayı hedefliyorlar. 

   Fransız'ların gururu Renault, elektrikli otomobil dünyasında yerini almak için kollarını uzun zaman önce sıvamıştı. Ancak ilk çıkarttığı ZE Fluence ile istediği başarıyı yakalayamamıştı. Tam detaylı anlatmadan geçersem, araç bildiğimiz Fluence'ın aynısı olup içine elektrikli motor ve pil üniteleri yerleştirilmiş haliydi. Bütün bunların üstüne birde aracın yüksek maliyeti ve pil kirası vs. eklenince ZE Fluence projesi istenilen etkiyi sağlamadı. Renault bu projenin başarısızlığına karşı yeni bir araç çıkartmak için araştırma geliştirmeye yönlendi.

   Bilindiği üzere Fransız otomobilleri her çağda dizaynları konusunda olanın dışında olup tüketicinin ilgisini çekmiştir. İşte bu noktada Fransız'lar elektrikli otomobil pazarında yer edinmek için ilk önce ilgi çekici bir dizaynın önemini anlamış olmalı ki ZE Twizy modelini piyasaya sürdü. 

Buyrun araç içi Twizy videomu izleyin ve detayları öğrenin....




 


Artılar;

* Park sıkıntısı nedir biliyorsunuz
* Çevreyi çok seviyor
* Yeni insanlarla tanışmak için çok güzel bir ürün
* Sevgi ve mutluluk saçıyor
* Bakım nedir bilmezsizin
* Motosikletten daha güvenli

Eksiler;

* TR için pahalı
* Kabin içinde çok gürültü var
* Yoldaki bütün çukurları hissediyorsunuz
* Frenler berbat durmuyorsunuz
* Dolu şarjla menzili düşük
* Yolda büyük araçlar tarafından görünmüyorsunuz
* Dışındaki tasarım iç mekana yansıtılmamış
























22 Nisan 2015 Çarşamba

Mercedes "G"eländewagen (SUV)



Bir otomobil düşünün 36 yıldır hep aynı. Bütün çizgileriyle, karakteriyle, hissettirdikleriyle. Mercedes’in efsane modeli G Serisi 1979 yılından beri çeşitli versiyonlarıyla hep karşımıza çıktı. Ama değişmeyen tek noktası tasarımıydı. Aslında tasarımı, otomobil sevdalısı ilkokul çocuğunun çizebildiği kolaylıkta bir tasarımdır ama bunu 1979 yılından bu yana yapabiliyor olmak işte asıl mesele budur. Markaların yıllara ayak uydurmak için çeşitli ve saçma sapan dizaynları, tüketicileri hep daha yenisini almaya zorladı. Bu durum markaları, tüketicinin gözünde bazen küçük düşürsede bazen de yüceltti. Mecedes’in tasarımında büyük değişiklik yapmadığı tek model G Serisi’dir. İşte bu durum benim gibi otomobil tutkunları için markaya bağımlılığı arttıran bir durumdur.

            Kullandığım G55 AMG standart G Serisi’nin biraz dışında olsada ortak noktası dış ve iç tasarımı. İlk olarak aracın dış tasarımından başlamak istiyorum. İlk bakıldığında kibrit kutusu gibi sert köşeli hatları ile öne çıkıyor. Dik konumlanmış ön cam tasarımı ve küçük silecekler aracı Amerikalı üretici Jeep’in Willys modelini andırıyor. Kapı kolları klasik araçlardaki gibi tuşlu ve kapıların ağır olması araca tokluk hissi veriyor. Bagaj kapağının üstünde duran yedek lastik ise araca tarihi bir görüntü katıyor. Sadece AMG modellerine özel olarak bulunan çift taraflı 4 egzoz araca sert bir karakter katıyor.

G Serisinin dış tasarımı gibi iç tasarımıda 1979’da ürettiği ilk araçtan çok büyük bir farklılık göstermiyor. Dış görünüşünün görkemini maalesef iç tasarımında pek fazla göremedim. Aracın boyutlarına bakıldığında iç yaşam alanına yansıtılmamış. Arka koltuk konforu maalesef iyi değil. Aracın iç ferahlığı biraz kısıtlı. Sürücü için yan aynaların gerektiği kadar büyük olmaması çoğu zaman kör noktada kalan diğer araçlar için tehlikeli bir durum arz edebiliyor. Bagaj hacminin ilk etapta büyük gözükmesi ilk anda çekici gelsede bir bisikletin bile rahatça girmediğini görünce size şok ediyor.   

          Sürüş ve hissettirdiklerine gelince, kullanmış olduğum araç G55 AMG V8 5.4 Lt, 500 Hp’lik bir motora sahipti. Artık bu motor yerine “G63” V8 5.5 Lt 536 Hp ve “G65” V12 6.0 Lt 600 Hp olan iki ayrı güç ünitesi kullanılıyor. Ancak benim için bu motorların hiç bir önemi yok çünkü benim kullandığım G55 AMG yaydan çıkmış bir ok gibi giden balyoz gibiydi. Sesiyle, görüntüsüyle ve gücüyle beni yeterince etkilemeyi başardı. Tabii ki dışardaki 35-45 yaş aralığındaki bayanlarıda epey etkilemeyi başardı. Bugüne kadar çeşitli spor otomobiller kullanmış olmama rağmen G55 AMG’nin bu kadar ilgi çekeceğini hiç ama hiç düşünmemiştim. Viraj performansı veya fren performansı olarak rakiplerinden epeyce geri kalan G55 AMG’nin A noktasından B noktasına yolda kalmadan ve güvenli bir biçimde götürmesi için yapıldığını bir kez daha kanıtladı. Otomobilde her ne kadar AMG fren sistemi olsada 3 tona yaklaşan ağırlığı maalesef bu frenler bile durdurmaya yetmiyor. G Serisi için yazılacak çok uzun yazılar vardır eminim ama maalesef daha fazla yazı yerine kısa ve öz geçmek istedim. Çünkü yazım bu araç için çok hafif ve az gelir.

Artılar;
·         * Güvenli hissetirmesi
·         * Kaliteli malzeme ve işçilik
·         * Amacına uygun üretilmiş olması
·         * Ruhu olması
·         * Egzoz Sesi
·         * Şatafatlı Dış Görünüş

Eksiler;
·         * Fren Sistemi
·         * Şanzıman
·         * Yakıt Tüketimi
·         * Direksiyon Hissiyatı
·         * İç Hacim 








29 Ocak 2013 Salı

"Sarı Şeytan"




Megane RS Throphy (Sarı Şeytan)


Ben eskiden çok ön yargılı bir insanmışım. Yada eskiden otomobillerden bu kadar fazla anlamıyormuşum. Bu yüzden size tükürdüğünü yalamak terimi nedir yazımda bunu anlatacağım. Geçmişte benim için Renault, çabuk eskiyen, çabuk bozulan, alt kesime hitap eden, biçimsiz bir otomobildi. Bir markanın ahını almak insana çok şey öğretiyormuş. Şöyle ki, otomobil kullanmayı ilk Renault Toros'ta öğrendim, karda kullandığım ilk otomobil gene Renault ve öğrencilik hayatımda paramın Arap'lara daha az gitmesine sebep olan marka gene Renault'du. Hayat bu kadar acımasız!!! Şimdi ise bu markayı önermeyi geçtim, kendime almayı bile düşünmüyor değilim. Buradan "Fransız'ları her ne kadar sevmesemde" kendilerine teşekkürlerimi bir borç bilirim. 

Bu öğrendiğim derslerden sonra artık, marka ile içli dışlı oldum ve geçen hafta tam 1 haftalığına teste aldığım Megane RS Throphy ile güzel vakit geçirdim. Renault'un spor otomobil üreten markalara kafa tutabilecek olan modeli Megane RS Throphy toplamda 500 adet üretildi. Bana gelen araç ise 401 numaralı araçtı. Ben genelde otomobillere sıfat bulurum bu aracın sıfatı ise Sarı Şeytan oldu benim için. Aracı almak için Renault'un özel satış bölümüyle görüşmeniz gerekiyor. Sarı Şeytan Türkiye'de 3 tane satıldı. 265 Hp, 360 Nm ve 6 ileri düz vites güzel vakit geçirmenizi sağlıyor. Aracın içinde Recaro'nun ürettiği geniş yarış koltukları standart olarak geliyor. Özel üç katmanlı Sarı boyası ile İstanbul trafiğinde taksici gibi geziyorsunuz ama insanlar taksi olmadığını anladığı anda gözlerini otomobilin üstünden alamıyor. Sarı Şeytan'la haftasonu gezerken güzel anılarım olmadığı değil. Özellikle tek kapı araç kullanan bayan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Hayatıma renk kattılar. Tabii bende onlara baya bir renk kattığımı düşünüyorum. Bunu da söylemeden geçmek istemedim. 

Üstünde standart olarak gelen 235/35/19 lastikler ile aracın yol tutuşu gayet iyi. Ama benim her zaman savunduğum bir düşünce; 200 Hp'nin üzerinde olan araçların ya 4 çeker yada arkadan çekişli olması. Arkadan çekişli araç olması her zaman tercihim 2.0 lt'lik Turbo motor, ile 0-100 km kalkış yaptığınız zaman aracın ön kısmında ciddi bir faaliyet başlıyor. Gereksiz şekilde yerinde sayma ve lastik aşınmasını maalesef engelleyemiyorsunuz. İç mekanda kullanılan malzeme kalitesi standart bir Megane'dan hiç bir farkı yok. İçinde oturduğunuzda aracın standart Megane'den farklı olduğunu sadece, oturduğunuz yarış koltukları ve direksiyon'un üstünde ki Sarı Dikiş ipliklerinden anlayabiliyorsunuz. Madem böyle bir otomobil ürettin ve iyi bir paraya satıyorsun, neden iç mekanına biraz daha fazla özen göstermezsin be allahın Fransız'ı. Görüş açıları ise hem sürücü hemde yolcular için iyi. 

Şimdi gelelim ne kadar yakıt harcadığıma. Aracı, doğum günüm olan 22 Ocak Salı günü teslim aldım o gün 50 TL, 24 Ocak Perşembe günü 50 TL, 26 Ocak Cumartesi günü 50 TL, 27 Ocak Pazar günü 50 TL olmak üzere toplam 200 TL benzin parası harcadım. Ortalama 13.6 LT'nin altına indiremedim. Böyle bir araç kullanıyorsanız yukarıdaki hesabı yapmayacaksınız. Bakın bu da benim için bir ders oldu ve baş rolde gene Renault. 

Artılar;
 * Görüntüsü (Standart Megane'nin hallicesi olduğu için ilk anda küçümsenen bir görüntüye sahip ama gazlamaya başladığınızda trafikteki diğer araçlardan takdir topluyor)
* Yol Tutuşu
* Hissiyat (Direkt çalışan direksiyon, kısa oranlı şanzıman)
* Tork (Devir bandına güzel dağıtılmış)

Eksiler;
*Egzos Sesi
*İç Mekan Dizaynı
*Frenler (Bu konuda test aracı beni yanıltmış olabilir belki)    

 Öneri;
 * Bu aracı almak için ya Renault markasına aşık olmanız gerekiyor yada cebinizde çok paranız vardır nereye harcayacağınızı bilmemiyorsunuzdur gidip böyle bir delilik yapmak istersiniz anca o zaman almak mantıklı. Türkiye'de bu araç için yüksek vergi olmasa bu araç senede 20 tane rahat satar. Ancak yüksek vergiden dolayı aracın fiyatı 130.000 TL civarlarında. Şimdi bana soruyorsunuz sen olsan alır mısın diye? Cevabım hayır almam, çünkü yukarıda savunduğun bir fikir var 200 Hp üstünde önden çekişli bir araç kullanmak istemem. Benim sınırım 200 Hp, üstünde çıkınca araçtan biraz daha hissiyat beklerim. Bu hissiyatı da ancak ve ancak arkadan itişli bir araçtan alabilirim.

Aşağıda Megane RS Throphy ile yaptığım 0-230 Km testini izleyebilirsiniz. Sabah saat 04.00 ve yoğun yağmurda yapılan bu test biraz olsun aracın hızlanması konusunda size fikir verir umarım.







23 Ocak 2013 Çarşamba

Mercedes "A"lfabesi...


Mercedes A 200 AMG

Yıl 2001, otomobil dünyasını yakından takip eden ben şok içindeyim. Hayatım boyunca çirkin otomobiller gördüm ama bu çirkin otomobiller genelde sevmediğim markaların modelleriydi. Ama hayranı olduğum bir markanın böyle bir model çıkartması ve bunu bütün dünya pazarına sunması beni hayal kırıklığına uğrattı.

"Hadi açıkla bu marka hangisi?" dediğinizi duyuyorum. 2001 yılında beni bu kadar şok eden ve o markanın hayranı olarak beni mutsuz eden dünyaca ünlü marka MERCEDES-BENZ. Evet yanlış okumadınız, 2001 yılında Mercedes A serisi'nin dünya lansmanı yapıldığında söylediğim cümleler "bu model Mercedes'in yaptğı bir çalışma olamaz.", Mercedes'in "A"lfabesi şaşmış. Dizayn ekibinin tarihine kara leke olarak geçen A Serisi, benim gibi düşünen bütün otomobil yazarları tarafından eleştrilere maruz kalmıştı.O kadar kötü bir otomobil olmuştu ki, ilk yapılan testlerden hep kalıyordu. (Çarpışma, Geyik, Fren vb....) Daha sonra mühendisler aracın boyutunu uzatarak yol tutuşunu iyileştirme çabalarına gitmişlerdi ancak atladıkları önemli bir noktsa vardı DİZAYN. Mercedes A Serisi'nin dizaynı yol tutuşunun iyileştirilmesine rağmen hala aynıydı. Yüksek oturma poziyonu, kötü yan ayna dizaynı, kalitesiz iç mekan, özensiz ön ve arka tasarım vb... Mercedes denilince akla sedan, oturaklı, arkadan itişli, ferah otomobil gelir. Ama anlam veremedğim bir şekilde Almanlar bütün bu sıfatları bir kenara koyup yeni bir akım başlatmak istediler. Yukarıda bahsettiğim gibi, A Serisi'nin ilk çıktığı zaman bende çok büyük bir hayal kırıklığı olmuştu. Bu hayal kırıklığı, içimdeki Mercedes dünyasında A Serisi diye bir modeli silmişti. Taa ki 2013 yılında tanıtılan yeni A Serisi'ne kadar.

Geçen hafta Cuma-Pazartesi şahsıma gelen Mercedes A 200 AMG paket test aracı benim A Serisi geçmişimi tamamen değiştirdi. 2001 yılından beri aklıma gelen bütün küfürleri ettiğim mühendisler sanki beni duymuş ve benim bir önceki A Serisi'nde şahid olduğum bütün eksi noktaları bir bir artıya çevirmişlerdi. İlk olarak iç mekan ve dış karoser dizaynından bahsetmek istiyorum. İç mekan çizgileri Mercedes'in mevcut modellerinin ayınısı değişik olarak orta konsolda bulunan MMI Ekranı bulunuyor. Dış karoser dizaynı ise gerçekten etkileyici. Aracı aldığım ilk gün otomobillerden anlayan kız arkadaşımı iş çıkışında almaya gittim. Otopark'ta beklerken kapıdan geldiğini gördüm ve aracı çalıştırıp ileri aldım ve binmesini bekledim. Araca bindiğinde "dışardan çok güzel gözüküyor" dedi. Bunu anlatmamın sebebi, Mercedes bu sınıfta (eski A Serisi'ne göre) gerçekten etkileyici bir şaheser meydana çıkartmış.

Gelelim sürüş deneyimlerimize. Test aracının üstünde bulunan AMG'nin 18" jantlarıyla araç gereğinden fazla sertlikte. Buna paralel olarak aracın yol tutuşu tabii ki beklenen gibi iyi. Direksiyon'un direkt çalışması ise gayet tatmin edici. Ancak araçta beni etkilemeyi başaramayan 2 nokta vardı. İlk nokta, 7G Çift Kavramalı şanzıman. Çift kavramının mucidi Almanlar maalesef bu araçta kalitelerini gösterememişler. 156 Hp 250 Nm tork değerine sahip Mercedes A 200 motor ve şanzıman uyumundan sınıfta kaldı. Bunu şöyle açıklamak istiyorum. Düşük devirlerde şanzıman tork konvertörlü ZF şanzıman gibi tepki veriyor buna karşılık üst devirlerde her hangi çift kavramanın vites geçişlerinin 0.001 Ms olması gerekirken, A 200 bunu çok daha geç yaparak çift kavrama özelliği hissi vermiyor. İkinci ve bence en önemli hissiyat noktası ise Egzos sesi. Tamam kullandığım araç Mercedes ama madem böyle aykırı karaktere sahip bir araç yaptın, bunu egzos sesiyle taçlandırman gerekiyor bence. Bu durumu ne yaptıysam maalesef pozitife çeviremedim. Egzos sesi için illa ki İskender'e gidip elletmek gerekiyor canım aracı.

Yazıyı daha sıkıcı hale getirmemek için aşağıda artılar ve eksiler olarak size bazı notlar sunuyorum;

Artılar;

*Aykırı Dizayn
*Mercedes Kalitesi (Ufak tefek iç mekanda kalitesiz yerler var ama çok büyütmeye gerek yok)
*Görüş Açıları
*Yol Tutuşu
*İç ve Dış Aydınlatma
*Konfor (Maalesef düzgün yolda diyebileceğim)

Eksiler;

*Sürüş Poziyonu (Bir önceki versiyonuna göre iyi ama oturma merkezin daha aşağı alınabilir)
*Tüketim (141 Km yol yaptım 11 Lt / 100 Km sonuç çıktı)
*İç Mekan Ferahlığı (İç mekan rakibi BMW 1 Serisi'ne göre daha dar)
*Ses Sistemi ( Test aracında Harman Kardon ses sistemi vardı. Ama beklenen performans yoktu)
*MMI Ekranı (Ekran boyutu küçük daha büyük ve ince olması daha şık gösterir)
*Sertlik (İstanbul yolları için gereksiz sertlikte) 
 *Şanzıman 



Önerim;

Eğer Mercedes A Serisi düşünüyor ve benzinli düşünüyorsanız A 250 tavsiye edilir. 211 Hp, hızlı vites geçişleri... Dizel düşünüyorsanız size kötü bir haberim var, şu anda Türkiye'de Otomatik vites seçeneği bulunmuyor. Ben olsam Mercedes A Serisi alır mıyım? BMW 1 Serisi kullanmadan bunu size söylemeyeceğim... Hepinize iyi sürüşler emniyet kemeri takmayı unutmayın..... 




ECO Drive Göstergesi

Yakıt Tüketimi









17 Ocak 2013 Perşembe

"Standart Opsiyon"



Her halde bu yazım bu güne kadar yazdığım en kolay yazı oldu. Çünkü küçük yaşlardan beri otomobil dergileri içinde boğulmam, tamircileri pür dikkat izlemem, bugüne kadar bana insanların 0 km otomobil seçme kriterlerini nasıl belirlediklerini öğretti. Bunun için bu yazıyı çok kolay hazırladım.

Otomobillerin hayatımızın bir parçası olmadığını savunan kişilerin, savundukları bu düşünceyi her yıl ODD'nin açıkladığı otomobil satış rakamlarına bakarak bir kez daha gözden geçirmesini tavsiye ederim. Artık standart opsiyon haline gelen her eve bir araba kampanyaları ile otomobil sahibi olan insanların sayısı her geçen gün artıyor. Peki otomobil almak için showroom'ları ziyaret eden insanların bu seçimi yaparken ne kriterleri var?

Ben bu blog'u her zaman kendi düşüncelerimi rahatca söylemek için açtım. Şimdi aynı şeyi yapacağım. Türkiye'de maalesef benim hiç hoşuma gitmeyen ve sadece Türk insanına özgü SEDAN otomobil çılgınlığı yaşanıyor. Tamam kabul ediyorum, Sedan otomobilin iç hacmi geniş, bagaj hacmi desen bizim gibi gezmeyi seven ve bu gezilerde seyyar tüpü ve mangalını yanından ayırmayan bir toplum için mükemmel. Ee peki be kardeşim madem bu kadar geniş otomobil istiyorsun o zaman Station Wagon al. Yok efendim almam! Biz Sedan'a alışığız. İşte o zaman bende derim ki bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Evet ilk opsiyon Sedan olsun. Otomobilin karoser şeklini belirledikten sonra gelelim renk seçmeye. Sadece Türk halkına özel olarak, seçilecek araç renginin 2.el pazarı'nda değer kaybetmeyecek şekilde olması. Araçların renkleri şu şekilde; Siyah (burada herkes Polat Alemdar), Beyaz (Güneş ışığını çekmesin), Füme/Gri (Aman dikkat çekmeyeyim). Bu 3 rengin üretim dünyasında stoklarının bitmesi için dua ediyorum. Yavv bu kadar marka ve kendilerine has renkler var neden bu 3 renkte takılıp kalıyoruz anlamış değilim. İkinci opsiyon Standart 3 Renkten biri olsun. Rengi belirledikten sonra gelelim motor seçeneğine. Bu nokta aslında çok hassas ve hesabının iyi bir şekilde yapılması gerektiğini düşünüyorum. Şu anda bu yazıyı okuyan arkadaşın bana serzenişte bulunduğunu duyar gibiyim. Sen salak mısın? "Tabii ki Türkiye'nin şartlarına baktığında Dizel motordan başka birşey almak ahmaklık olur" diyorsun ama işte öyle olmuyor o. Bunu kalem kağıdı eline alıp hesap kitap yaptığın zaman karşına çıkacağına inananlardanım. Günde yaptığın KM burada baş rolde. Çünkü zaten dizel otomobile başta verdiğin fiyat farkı, Aylık ve Yıllık bazda yaptığın KM'yi karşılamıyorsa Dizel otomobil almak bazen KAR değil ZARAR olabilir. Bu yüzden bunu iyi düşünüp karar vermek lazım. Ama ben bu konu hakkında ne kadar yazı yazsam hiç bir işe yaramaz. Tüketiciler zaten dizel otomobil pazarını uçurdu. Onun için üçüncü opsiyon Dizel olsun.

Türkiye'de otomobil seçim kriterlerini yukarıda kalın harfler ve altını çizerek gösterdim. Bütün bu kriterlere eklenecek o kadar çok nokta var ki sabaha kadar yazmam lazım. Ama o zamanda sıkıcı olurum. Umarım yazıdan keyif almışsınızdır. 

10 Ocak 2013 Perşembe

Alman'lar ve Otomobilleri

Otomobil dünyası gerçekten büyük ve bir o kadar dinamik bir dünya. Bu dünya içinde yenilikleri takip etmek için otomobilleri çok sevmeniz gerekiyor. Çünkü neredeyse her gün yeni bir bilgi bizlere aktarılıyor. Tabii ki bazı değişmeyen şeylerde yok değil. Bunların başında Alman'lar ve otomobilleri geliyor.

Her sene olduğu gibi bu senede Alman'ların otomotiv dünyasında çok ilgi çektiği değişmez bir gerçek. Ama bence 2012 sonu ve 2013 başlangıcı Alman'ların yılı oldu ve gelecek yıllarda kendilerinden çok söz ettirecekler.  Bu ülke insanlarının bu kadar istikrarlı olması beni gerçekten büyülüyor. Kim nederse desin otomotiv dünyasının değişmez liderleri Alman'lar. Ellerinde bulundurdukları markalar ile bunu kanıtlıyorlar; Mercedes, BMW, Porsche, Lamborghini, Audi, VW ve dahaları....

Bana göre bu seneye damgasını vuracak modeller;

*Mercedes yeni A Serisi
*Mercedes yeni S Serisi
*Mercedes CLA
*BMW yeni 4 Serisi (Coupe Konsept)
*Porsche Carrera (911 Turbo)

Yukarıdaki modellerin 2013 yılında çok konuşulacağı şimdiden kendini belli etti bile. Bu konuda bana katılmak isteyenler yukarıdaki araçları internetten araştırıp inceleyebilirler....